Şevket Yılmaztürk Yazdı ; Çörek Kağnısı…

YAZI DÜKKANI
AKADEMİ YAZARLARI
ŞEVKET YILMAZTÜRK
ÇÖREK KAĞNISI

Kırkikindi yağmurları haziran ortasında başladı. Öğleden sonraları Arayit’ten aşağı sallanan beyaz bulutlar, öğlen sonları kararır, tozu dumana katan rüzgardan sonra tozu yatıştırmak istercesine inerdi toprağa. Bazen yufka ekmeği sularcasına sakin siyim siyim yağardı. Toz topraktan kalkan koku sarardı köyü. Ahır kokularını silerdi burnumuzdan. Koşuşurduk yağmur altında. Islanmanın tadı başkaydı o günlerde. Üşümezdik. Çıplak ayakla koştur babam koştur. Üstümüzü değiştirmeye girmezdik evlere. Anamızın ‘hasta olacaksınız’ çığrınışları kulağımıza girmez, başımızdan çıkan buhar gözle görülürdü. Sağanaktan sonra koştururken kururduk.
*
Geçen yıl kurak gitmişti hava. Başaklar cansızdı. Tırpancılar çok zorlandı o yaz. Hiç olmazsa samanımız çıksın diye sarı sıcağın altında kararmıştık. Çeşmeler bile gönülsüzdü. Oluklara dolan su hayvanlara içmeye zor yetti çoğu zaman. Yağmur duası da yarar sağlamadı. Ama etli plavla helva güzeldi. Üç dört sofra olmuştuk biz çocuklar. Yağmur dualarında kesin götürürlerdi. Biz sabi sübyan günahsız olurmuşuz, duamız tutarmış. Ellerimiz yere dönük amin diye bağırırdık. Şenliğindeydik, oyuna doyardık. Unutmam öğretmenlik yaptığım köyde yağmur duasına çıkacaklardı. Okula gitmeyen çocuklar yetersiz gelmiş olmalı ki muhtar okula geldi. Çocukları da götürelim diye.Okulu kapatıp yağmur duasına gitmek… Gitmesek, yağmur yağmazsa günah bize yıkılacak. Bahar havası, kırlar yemyeşil, piknik yapalım diye içimizden geçirdiğimiz günler. Kapıya kır gezisindeyiz, filan mevki diye not yazıp çıktım. Muhtardan önce söz aldım. Çocuklara ayrı sofra verilecek, plavları etli olacak. Büyüklerden önce servis yapılacak. Olur dedi muhtar. Ne de olsa bu günahsızların yüzü suyu hürmetine yağacak yağmur… Çocuklar ne kadar çok eğlenmişti o gün. Çocuk çığlıklarında çocukluğumu yaşadım doyasıya…Beyaz bulutu görünce çığlıklar atmıştık duamız tuttu diye. Büyükler göğe bizimle bakmıştı uzun uzun. O uğursuz rüzgar önüne kattığı bulutları Polatlı’ya doğru sürmüştü
*
Sıcak günün öğle sonrası hava serinledi. Güneş bulutlarla saklambaç oynamaya başladı. Aralardan gülümseyen güneş bulutlara yenilip küstü. Arayıt’tan aşağı akan bulutlar yığınak yaptı. Savaş kızıştı. Güneşin ateşi ara ara patlarken, gök gürültüden yarılıyordu. Korkudan evlere kaçıştık. Karanlığa gömülen gökyüzü öylesine aydınlanıyordu ki arkasından gelen gök gürültüsü sağır edercesine patlıyordu. Gözlerimizde korku devlerden kaçıyorduk. Devlerin bulamayacağı köşe yoktu. Çakan ışığı saklandığımız köşeyi aydınlatıyordu. Masallar hani yalandı? Hani devler gerçek hayatta yoktu? Köşede büzüştüğümüzü gören ebem gülümseyerek yanımıza geldi. Devlerin çörek kağnısı geçiyordu yukarıdan. Gürültü oydu. Korkacağımız bir şey yoktu. Mis gibi çörekler bize de gelecekti. Çocuk aklımızla rahatladık. Şiddetli yağmur başladı. Her damla sesle birlikte toz kaldırıyordu yerden. Ebem çörekler pişiyor korkmayın diyordu bize. Ocaktan aldığı saç ayağını fırlattı hayatın ortasına, çörekler yanmadan pişsin diye dualar ediyordu bi taraftan. Yağmurun şiddeti geçti, sakinledi. Bizim köye sakin sakin yağarken uzaklardan gök gürültüsü geliyordu. Akşama kadar yağdı. Dedem başaklar dolar bu yağmurdan sonra diye sevindi. Ebem doluya çevirmedi şükür, bir yerleri vurdu ya, inşallah dağa taşa yağmıştır diye dua etti. Biz gelecek çörek kağnısını beklemedeyiz. ‘Yola çıktı geliyor’ dedi ebem. Bilirdi ebem saç ayağını atıp sakinleştirmişti yağmuru. Çörek kağnısı da gelirdi kesin. Oyuna dalıp unuttuk.
*
Ağaçlar gelinlik kız gibi güzelleşti. Meyveler dallara sığmadı.Damlarda çok kayısı kuruttuk. Tatlı çekirdekler çerez oldu. Elmalar irileşti. Bostanalar neşeliydi. Yaban otlar yordu ya olsun, kavunlar, karpuzlar irileşti. Hele bal kabakları… Közlemelik mısıra doyduk. Harman bereketliydi.
Samanlıklar samanı almadı. Arpa buğday için ayrı dam yapıldı. Bayrama hazırlık için pazara götürdü dedem. Terziye ölçümüzü aldırdı, yeni lastik ayakkabı aldı ayağımıza. Keyfi yerindeydi, top bile aldı.
*
Çörek kağnısını ne zaman sormak istesem ya araya laf girdi ya ben unuttum. Hayalini kurduğum çörek kağnısı bir türlü gelmedi. Acaba ben mi kaçırdım diye düşündüm çok defa. Bayram sabahı gelir diye hayalledim bir süre. Gelmeyince sordum ebeme; şaşırdı kadın. Ne çörek kağnısı nerden gelecek diye bana sormaya başladı. ‘Hani o çok yağmurlu günde demiştin ya gürültü çörek kağnısı diye’. Nasıl da güldü. ‘Gök gürültüsü yağmur getirdi, yağmurlar tarlalarımız suladı bak ambarlarımız doldu. Size bayramlık bile aldık, işte bunlar çörek’. Ne zaman gök gürlese devleri, çörek kağnısını ararım…22/01/2020

#yazıdükkanıkültürsanateğitimyaıları
#şevketyılmaztürkocakyazıları
#çörekkağnısı

Share
Boyabat Gündemi hakkında 18287 makale
Boyabat Gündemi

3 yorum

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.