İlyas Çiloğlu Hoca Yazdı ; Muharrem ayı ve Kerbelâ

Araplar arasında savaşmanın yasak olduğu haram aylardan (Zilkade, Zilhicce, Muharrem, Recep) biri de Muharrem ayıdır.

Allah haram aylara saygı gösterilmesini istemiş ve bu aylarda savaşmanın büyük günah olduğunu bildirmiştir (Bakara, 217).
Hicri takvime göre Muharrem ayı, yılın birinci ayı olup Hz. Ömer’in halifeliği döneminde -Hz. Peygamber’in Mekke’den Medine’ye hicret ettiği yıl (Miladi 622) olması sebebiyle- İslâmî takvimin başlangıcı kabul edilmiştir. Bu ay, tarihi süreçte pek çok olayın vuku bulduğu, sevinçlerin ve hüzünlerin birlikte yaşandığı bir aydır.
Muharrem ayını, daha özel anlamda Muharrem’in onuncu günü olan Aşure’yi önemli kılan husus nedir? Niçin Müslümanlar bu aya ve 10
Muharrem’e ayrı bir ehemmiyet atfederler?

Bu sorulara farklı zaviyelerden cevaplar verilmesi mümkündür.

Aşure gününü Hicri 61 yılı esas alınarak; öncesi ve sonrası şeklinde iki başlık halinde değerlendirmek gerekir.

Hicri 61 yılından(Kerbela faciası) olayından önce Muharrem ve Aşure:

Hz. Peygamber dönemindeki 10 Muharrem uygulamaları ile Hicri 61 yılında vuku bulan Kerbela Faciası sonrasında Aşure’ye yüklenen anlam ve uygulamalar arasında ciddi bir farkın olduğu görülmektedir

Hz. Peygamber’in yaşadığı dönemde 10 Muharrem uygulamalarına baktığımızda genel olarak şunları söylememiz mümkündür: Sadece İslamiyet değil, daha eski dönemlerden beri bu günün faziletine inanılmakta idi.
Kaynaklarımızda Hz. Adem’in tövbesinin bugün kabul edildiği; Nuh tufanının bugün sona erdiği ve Hz. Nuh’un, kendisine inananlarla birlikte bugünde kurtulduğu; Hz. Musa’nın önderliğinde İsrail oğullarının Firavun‘un zulmünden yine bugün kurtulduğu gibi onlarca mühim hadisenin 10 Muharrem’de gerçekleştiği belirtilir.
Bu gibi faziletleri sebebiyle Aşure gününün Hz. Peygamber’in özel ilgisine mazhar olduğu ve bu günde oruç tutulmasını tavsiye ettiği bilinmektedir.

Zira Aşure gününe 10 Muharrem 61 (1 Ekim 680) tarihinde meydana gelen menfur hadise bu güne ayrı bir boyut katmıştır:
Hz. Hasan’ın şahadetinden sonra Peygamber ailesinin en önemli temsilcisi olan Hz. Hüseyin, Emevî tahtına oturan Yezid’e beyat etmeyi kabul etmemiş ve tavır koymuştu. O, Iraklıların davetine icabet edip bütün aile efradını yanına alarak Kufe’ye doğru yola çıkmış, ancak Bağdat’ın yaklaşık 100 km güneybatısında yer alan Kerbelâ’da Emevi ordusu tarafından kuşatılmış ve on gün kadar süren baskı ve şiddetten sonra pek çok yakınıyla birlikte katledilmişti (10 Muharrem 61). Bu olay, vuku buluş şekli itibarıyla Müslümanların hafızasında silinmez izler bırakmıştır.

Aslında Kerbela sıradan bir facia değildir, orada şehit edilenler evlâd-ı Resül’dür.
Unutulmaması gerekir ki, İslamiyet Hz. Peygamber’in bize getirdiği vahiyle kaimdir. Biz, Allah elçisine büyük bir sevgi ve saygı besleriz. Bu, imanımızın bir gereğidir. Onu sevmeden Müslüman olunamayacağını biliriz. Bu muhabbetimiz, -Hz. Peygamber’in yolundan gittiği müddetçe- onun ailesine, çocuklarına ve torunlarına da muhabbet beslememizi gerektirir. Ehl-i Beyt’e düşmanlık gösteren ve onlara zarar veren kim olursa olsun bütün Müslümanların düşmanıdır.

Acı olan şudur ki, Hz. Peygamber’in vefatının üzerinden henüz kırk yıl geçmeden dünyevî çıkarlar, siyasi beklentiler ve benzeri gerekçelerle baş tacı ettiğimiz Hz. Peygamber’in torunlarının hunharca öldürülmesidir.
Hiçbir mazeret bu katliamı mazur gösteremez. Bu itibarla hicri 61 tarihinden itibaren 10 Muharrem Müslümanların gönül dünyasında farklı bir anlam kazanmış; Aşure günüyle alakalı olarak Kerbela faciasından önceki sevinç ve mutluluklar kerbela faciasından sonra acı ve hüzün günü olarak hafızalarımızda yer etmiştir
Bu acı olay bazıları tarafından siyasî ve şahsi çıkarlar elde etmek için suistimal edilerek müslümanlar arasında fitne çıkartıp müslümanları birbirlerine düşürmek için kullanılmış ve halada kullanılmaktadır

Oysa ki Ehl-i Beyt sevgisinisiyasî gayelere ulaşabilmek için biraraç olarak kullanılmasına hiçbir Müslüman’ın gönlü razı olmaz.

Müslümanlar, her yönüyle Allah elçisini ve onun sünnetini rehber edinmelidir. Hz. Peygamber tavsiye ettiği için bugünlerde oruç tutulması elbette güzeldir. Ayrıca Kerbela faciasını hatırda tutarak bugünlerde eğlence ve benzeri aşırılıklardan da sakınılmalıdır. Bugünlerde Hz. Hüseyin ve Ehl-i Beyt’i anlatan kıymetli eserler okunmalı; onların dini ve tarihi şahsiyetleri çok iyi öğrenilmelidir. Sünni, Alevi ve Şii’siyle bütün Müslümanların Hz. Peygamber’i, Hz. Ali’yi, Hz. Hüseyin’i ve Ehl-i Beyt’i daha iyi anlamaya, öğrenmeye ve örnek almaya çalışmalıdır

(Alıntıdır)

Kaynak;(Boyabat İmam Hatip Mezunlarımızdan) Prof. Dr. Halil İbrahim BULUT

(İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fak. Öğr. Üyesi

Share
Boyabat Gündemi hakkında 18290 makale
Boyabat Gündemi

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.