Ahmet Küçükbaş Yazdı ; Boyabat Panayırı- Festival Olsun mu?

Ne zaman bir panayır sözü açılsa birileri mutlaka “Panayırı bırakalım festival yapalım” önerisi getirir. Örnek olarak Taşköprü Festivali’ni gösterir.

Bu öneri beni iki kere üzer. Birincisi evindeki atadan kalma antika ipek halıyı eski diye fabrika dokuması halı ile değiştirmeyi akıllılık sanan ev kadını kurnazlığıdır. İkincisi ise festival olursa mal satmak için dışarıdan gelen olmaz, Boyabatlılar ihtiyaçlarını bizden karşılar diye düşünen esnaf hesapçılığıdır.

Nasıl ki bir Boyabatlı ticaret yapmak için başka yerlere gidiyor, Boyabat’ta kazandığı parayı başka memleketlerde yatırım yaparak değerlendiriyorsa, bir Samsunlunun veya Kastamonulunun da Boyabat’a gelip ticaret yapmaya hakkı vardır. Üç yıl önce yazdığımız “Bin yıllık panayır festival olsun mu?” yazısında Selçuk Üniversitesi Mühendislik ve Mimarlık Fakültesi Şehir ve Bölge Planlama Bölümü Şehircilik Anabilim Dalı öğretim üyesi Sayın Koray Özcan’ın “Anadolu’da Selçuklu Kentler Sistemi ve Mekânsal Kademelenme” isimli araştırmasından birkaç satır alıntı yaparak Boyabat Panayırının 750 yıldan daha eski olduğunu anlatmıştık.

Ayrıca bu panayır geleneğinin çok daha eski ve belki de üç-dört bin yıllık olabileceğini ileri sürmüştük. Bu görüşümüz desteksiz değildir. Bekir Başoğlu’nun kitabından öğrendiğimize göre Boyabat panayırı sonbaharda, Karacaören Köyü ile Alibeyli köyü arasında bir yerde, birkaç hafta peş peşe Çarşamba günleri kurulurmuş. Çarşamba Panayırı denmesinin nedeni budur. Boyabat panayırının çarşamba günü başlatılması bu geleneği sürdürmek içindir. Daha sonra şimdiki yerine alınmış ve çarşamba gününden Çarşamba gününe kadar yapılmaya başlanmış.

Boyabat panayırı kırk elli yıl öncesine kadar önemli bir ticari etkinlikti. Tarımsal faaliyetin bittiği, ürünün ambara konduğu ya da satılarak paraya dönüştürüldüğü sonbahar günlerinde olurdu. İneğini satacak, Öküzünü değiştirecek, olan bunu panayırda yapardı. Köylünün bir yıllık giyim kuşam ihtiyacı panayırda karşılanırdı. Alacak verecek hesabı Boyabat panayırına göre yapılırdı. Panayırda at yarışları ve yağlı güreşler yapılırdı. Güreş meraklıları yakınlardan uzaklardan gelirdi. Yarışların ve güreşleri konuşmaları “şöyle oldu. Böyle oldu” diye aylarca konuşulurdu. Panayırın toplumsal yönleri de vardı. Evlenecek kızlar, evlenecek delikanlılar birbirlerini burada görür ve beğenirlerdi.

Köyünden dışarı çıkmamış köy kadınları alacağı giyim kuşamı kendi zevkine göre seçerek alırlardı. Köylü olsun kasabalı olsun bütün çocuklar için panayır başlı başına büyülü bir âlemdi. Yılanların, oklu kirpilerin gösterildiği gezici hayvan sergisi, sihirbazlar, motosiklet ile ölüm gösterisi yapan akrobatlar, telde yürüyen cambazlar, dönme dolaplar, uçan sandalyeler, çeşit çeşit sakız, şekerleme ve birçok abur cubur. Büyükler için çadır tiyatrosu, halkacılar, havalı tüfek ile atış, çevirgeciler… Köydeki çocuklara büyükleri “panayırda sana şunu alacağım, bunu vereceğim” diye iş yaptırırlardı. Köyün çocukları da kendilerince panayıra para biriktirirler. Sonra da panayırda ne yapacaklarının planını yaparlar.

Bir ahbabım acı bir panayır anısını : “Köyde panayır için para biriktirdik. İki arkadaşla bizim köyde olmayan, daha önce yemediğimiz bir meyve yiyeceğiz diye kararlaştırdık. Panayırda araştırdık, baktık, bizim köyde olmayan ve daha önce yemediğimiz bir nar diye bir meyve var. Parayı verdik aldık. Gittik Şamlıların bağında argın üzerinde köprü niyetini kullanılan kalasın üzerine oturduk. Ayaklarımız sarkıttık. Narı açtık içindeki nar tanelerini, meyvenin çekirdeği diye ayıklayıp ark’a bıraktık. Narı ısırarak yemek istedik. Yenecek gibi değil, acı… Parasını verdiğimiz için çaresiz yedik” diye gülerek anlattı. Çarşamba Panayırı’nın adetleri vardır. Bunlardan biri panayır kaşında üzüm ve kebap yemektir. Bunun dışında, pamuk şekeri, kestane, ayva, nar da yenmelidir. Panayırın tadı yağmurda çıkar. Yağmur yağmalı, panayırcıların canı burnunda çıkmalı, çamur; sergileri gezen hanımların ayakkabısını ayağından çekmelidir.

Bunların büyük bir kısmı kalktı. İhtiyaç da kalmadı. Zamanın değişen koşulları bunları eski hatıralara dönüştürdü. Ama bu etkinlik yüzyıllarca devam etmişse, gene yüzyıllarca devam etmelidir. Değişen koşullara uydurularak, uyarlanarak… Bütün Dünya’da yerelliğe ilgi artıyor. Birçok kent tarihten gelen saçma sapan alışkanlıkları festival adı vererek her şeye inanmaya hazır, meraklı turistlere pazarlıyorlar. Bunun için ölmüş gelenekleri canlandırıyor ve turistik gösteri haline getiriyorlar. Biz ise ölse de kurtulsak havasındayız.

Panayırı kaldıracağım diyecek olan belediye başkan adayı, esnaftan oy alır. Ama o esnafın karısından oy alamaz. Panayırı yeni baştan ele alıp değerlendirmeliyiz. Bir takım etkinliklerle zenginleştirmeli, tanıtımını yapmalı, daha fazla insanı çekmenin çarelerini aramalıyız. Panayır değerli bir turistik meta’dır. Kıymetini bilelim… Elimize renkli resimlerin en eskilerinden biri geçti. Fotoğraf orta çarşı girişinden çekilmiş. Fotoğrafı inceledik, 70’li yıllarda panayır sırasında çekilmiş. Nereden anladınız derseniz. Sol tarafta telli-camlı kebap tezgâhları görülüyor.

Panayır sırasında sadece panayır yerinde değil, çarşı içinde de böyle tezgâhlarda kebap satılırdı.

15.10.2021.CUMA)

Share
Boyabat Gündemi hakkında 18362 makale
Boyabat Gündemi

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.