Şevket Yılmaztürk Yazdı; Milyoncu…

YAZI DÜKKANI
AKADEMİ YAZARLARI
ŞEVKET YILMAZTÜRK
MİLYONCU

Kahvelerde işler kurulur, işler batırılır, zengin olunur, hayaller sığmaz demli çaylara. ‘Daha geçenlerde benden harçlık istemişti kerata’… ‘Lokanta da parası çıkışmadı da ben tamamlıyıverdim.’ ‘Benden de otobüs parası aldıydı…’ ‘Helal olsun çocuğa, yırttı valla.’ ‘Yırtar tabi ben akıl verdim, hem de şu masada, hatta hurdacıdan çek çek arabasını alıverdim, bizim tanıdık milyoncudan birazda veresiye mal aldı yürüdü, akıllı oğlanmış…’ Yaşşa abi, okeyyy’ ‘Ulan bizi lafa tuttun, bi iş dönderdin’ ‘Yok abi, senin gibi ustaya iş mi dönderilir, anında yakalar, bikaveyemalamat edersin, şans işte bi yüzümüze güldü.’ Ustalığına verilen ara gaz kaş göz işaretlerini görmesini engelledi. Sessizce çay paralarını ödeyip evin yolunu tuttu.

Çıt kırıldım Nuri her gün kahveye gelir, oyun seyreder, zengin olma, yol hikayelerini dinler, tatlı düşlere dalardı. Nerdeyse askerlik gelmiş, okul da bitmiş, iş… nerdeee? Pazarlara takıldı bir süre. Tezgahın üstünde; ‘ihraç fazlası mallar bunlar, mağazalardan 50 ye100e alamazsın 10 lira, 10 lira ne alırsan 10 lira, yetişen alıyor, bana kalmadı diye üzülme ablam gel, gelll’… Kadınlar alt üst ede ede beğendiklerini koltukları altına aldı. Marka etiketlerini birbirlerine gösterdiler. Çok ucuza almanın gönül rahatlığı ile parasını veren tezgahı boşalttı. Çıt kırıldım Nuri poşetlemeye yardım etti, paraları tezgahın üzerinde bağıran adama uzattı. Kirli önlüğünden çıkan para üslerini sahiplerine ulaştırdı, düşen malları tezgaha koydu. Yan komşuyu izledi bazen. ‘Almasan da alıyormuş gibi yap abla , düğün yapacağım para lazımmmm…’ ‘Gelll, gelll acıma elin olunun parasına harca abla, tiril tiril şunun güzelliğine bak(!)’ Çıt kırıldım Nuri, bir yaz pazar kültürünü yaşadı. Olan o kahvede oldu. Öğrendin dediler, sen daha iyi yapan dediler. Kol kanat oldular Nuri’yi gaza getirdiler. Hatta kahveye devamlı gelen zabıta memuru kendini toparlayana kadar görmezden geleceğine söz verdi. Hurda toplayan Niğdeli üç tekerli tezgah arabası ayarladı, hem de çok ucuza. Naylon kap kaçak doldurdu, pazarın ucunda satmaya başladı. Sokak aralarını dolandı yağmur yaş demedi. Harçlığı çıktı ama pek kazanamadı. Tezgahın üstünde bağıran ustası hal hatır sordu, pazar sonrası. ‘Naylon kazandırmaz, şu çuvalı al pazarın öbür başında da sen sat. Bittikçe gel al, İstanbul’dan senin içinde mal getiririm, bana az kar versen yeter, sermaye de istemez sattıkça verirsin. İlerde İstanbul’a seni de götürürüm, toptancısıyla tanışın kendi malını alın. Benden sana bi babalık, temiz çocuksun.’ Renga renk iç çamaşırlarını koydu tezgaha. İleri ki haftalarda plastik mankenler yerleştirdi çamaşır giymiş. Başına bağladı, kendisine taktı, ‘ikizlere şapka diye bağırdı.’

Ustasından fazla mal satmaya başlayınca arkadaş iki esnaf olarak İstanbul’un yolunu tuttular. Büyük şehirin hali başka. Vapura ilk kez bindi. Martılara simit vermeyi öğrendi. Eminönü’nde yediği balık ekmek çok hoşuna gitti. Toptancılarda ağzı açık kaldı. Mal çokluğu ve çeşidi gözlerini fal taşı gibi açtı. Çamaşırları süslüsünden seçti. Toptancı dükkanın büyüklüğünü sorunca pazarcı olduğunu söyledi. Dükkan lafı kulağına pek hoş geldi. Toptancı; ‘sen dükkanı aç, ben doldururum, satar ödersin’ dedi. Ustası göz kırptı. ‘Alo dersin mallar iki günde kargoyla gelir, borcunu banka hesabına yatırırsın’ Sevinçli döndü Nuri İstanbul’dan. Arap uyandı bir kere. Devretme hazırlığında olan iplikçi dükkanına müşteri oldu. Kolay anlaştılar, kalan malları devraldı, dükkanın köşesine koydu. Milyoncu diye kocaman tabela yazdırdı. Ne alırsan 1,5,10,15 milyon uyarısını görünür yere astı.

Dükkanın eski müşterileri geldi önceleri. Değişikliği gördüler. Nuri’nin kibarlığı bağladı. Yeni mallar dikkatlerini çekti. Reklamını yaptılar Nuri’nin. Kısa sürede çarşının sevilen esnafı oldu. Verdiği çamaşırlar şıp diye alıcısına oturuyordu. Müşteriye bir baksın tamam, yakışanı bedeni uygun olanı şip diye veriyordu. Fiyatlar sabit, bölümleri belli. Kişiye göre fiyat yok. Keseye uygun. Müşteri dolup taşmaya başladı. Hele de Çarşamba pazarları, sosyete pazarında sükse yaptı. Yardımcı kız aldı yanına.

Para almayı yetiştiremez oldu, birde kasiyer oturttu dükkana. Zengin müşteriler sıkıştırır oldu. Siparişleri her geçen gün arttı. ikinci dükkanı açtı. Etiketleri yüksek tuttu o dükkanda. ‘Sosyete Nuri’ diye tabela astı. Milyoncuda 10-15 e verdiği mallara 100-150 etiketi koydu. Alan memnun satan memnun. Daha çok milyoncu dükkanında durur. Benim gibiler gelir oraya der. Çoluğuna çocuğuna milyoncudan kazandığı parayı yedirir. Milyonculuk ayrı bir pazarlama iş. İkisini karıştırmaz birbirine. Arada kahveye uğrar, ‘herkese çay sosyeteden’ der. 20/ARALIK/2019 ŞEVKET

#yazıdükkanıkültürsanateğitimyazıları
#şevketyılmaztürkocakyazıları
#milyoncu

Boyabat Gündemi hakkında 19251 makale
Boyabat Gündemi

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın